25 Mart 2009 Çarşamba

Biraz önce internette yapılan bir IQ testi sayesinde, ilkokul yıllarımdan beri zekamda bir gram ilerleme olmadığını öğrenmiş bulunmaktayım. IQ testleri eğlencelidir, yani bana göre; bir sürü abuk şekil çıkar karşınıza, hadi sonrakini bil bakiim der soru, gözleri şehla yaparak durumu anlamaya çalışırsın, o üçgen oraya geçtiyse, o kare de sona geldiyse, ana buldum galba, yuvarlak olacak evet yuvarlak dersin. işin en hazin kısmı cevaplar arasında yuvarlağın olmayışıdır. bir oval vardır, evet, dikdörtgen ve hatta bir altıgen bile vardır, ama yuvarlak taze bitmiştir. Lan harbiden geri zekalıyım galiba dersin ama bir sonraki soruya geçmeden de edemezsin. Nedir zekamızla alıp veremediğimiz, hem 35inden sonra dahi olduğunu öğrensen ne, bak bileydim astronot olurdum filan mı diyeceğizdir bilmem ki... Şimdi 111 IQ ilen kalakaldım, o oldu. Aferin bana...

Haftasonum ders çalışmtırmak ve ağlamak arasında geçti. Hayatımın en büyük lafını etmişim de haberim yokmuş. Kayaların mahalle grubundan bir hanım var, en erken çocuk sahibi olan kişidir kendileri aramızda. Bunun kızı ilkokula başlamadan önce neredeyse her hafta, ve hatta haftada bir kaç gün görüşür, çocukları görüştürür, yemek neyin yerdik. Sonra Derin okula başladı. Onun ilkokul 1 olmasının sanki gizli bir anlamı varmış gibi bizim görüşmeler birden kesiliverdi. Yüzyüzeyi bırakın, telefonla dahi haberleşemez olduk. Bu işte bir iş vardı, okula başlarken bir sözleşme filan mı yapılıyordu okulla, eş dost aranmayacak mı deniyordu veli toplantılarında, anlamadık gitti. Derinin annesi görüştüğümüz nadir zamanlarda okulun yoğunluğundan bahsediyordu, ödevdi, projeydi, carttı curttu diye. Biz dinleyenler olmayan bıyıklarımızın altından gülüyorduk gizlice, lan ne kadar yoğun olabilir, altı üstü 1. sınıf, İngiltereye master'a gitmedi ya...

Bu haftasonumu gören olmadı ama Pınar bir telefon görüşmesiyle 5 dakikasına şahit oldu. Zırıl zırıl ağladım. Aslında bütün pazar günümü aynı zırıllıkta ağlamakla geçirdim. Ve cumartesimi. Neden ağlıyorsun bacı deseler verecek mantıklı bir cevabım da yok üstelik. Küçükken teyzelerden, komşulardan duyardım, Asabım bozuldu derlerdi, valla şu yaşımda asabım nasıl bozulduğunu çok iyi anlamış bulunmaktayım. Ödevi deftere yazan Çağla, konu hakkında düşünüp taşınan Çağla, şiir ezberleyen, kitap okuyan yine Çağla. Ama asabı bozulup ağlayan Özlem... İş öyle bir raddeye geldi ki bir ara, kahvaltı sofrasında Çağla beni koynuna almış teselli ederken Sinan kızarmış ekmeğime yağ ve bal sürüyordu. Bunu anlatınca Kaya bana psikopatsın kızım sen dedi. Anlatınca bana da çok trajik geldi. Resmen anne olmayı reddettim bu haftasonu.

Sonuç: sıfır. Ödevlerin çoğu bitti azı kaldı demek isterdim ama biten ödevlerin yerine yenileri geldi. Fakat ben biraz silkelendim. Kendine gel, dedim, bu sabilerin sağlam bir modele ihtiyaçları var, 1. sınıf ödevi çok diye kendini harap eden bir salağa değil...

Tamam, 111 IQ sahibi olabilirim, hatta ödevlerde yazılan kimi problemleri ilk anda anlamayabilirim bile. Ama çaktırmamalıyım. Ne zekasızlığımı, ne güçsüzlüğümü, ne de isteksizliğimi. Çünkü okulla anlaşmam var, 1. sınıfa başladım...

2 yorum:

Nazlila dedi ki...

Ah be Öslemcim seni nasil teselli etsem bilmiyorum, ama en azindan söyle söyleyebilirim belki, bu seneyi atlatinca Cagla artik ikinci sinifta seni bu kadar zorlamayacaktir (umuyorum), Sinan da birinci sinif olacagi halde yine de Cagla gibi olmayacaktir. Kendi kendime Pollyannacilik oynadigimin farkindayim ama hani teselli olsun yaw! :))

gülru dedi ki...

kolay gelsiiiiiinnnn bacıııııııııııııııııııııııııııı, allah sonumuzu hayretsiiinnnn işallaahhh...