16 Aralık 2009 Çarşamba

evi taşıma telaşım azalıyor. taşınmış olan evin telaşı ne ola ki demeyin, sahibi beceriksiz olunca o ev sittin sene kendine gelemez.

algılayamıyorum, evet sorunum bu, birçok şeyi algılayamıyorum. taşındığımızı, okula yürüyerek gidip geldiğimizi, eşyalarımın değiştiğini, istanbula yolculuğumuzu, seçillerin şehir değiştirmesini, ve hatta sabit babanın ölümünü, yağmurun ölümünü, ülkenin gidişatını (ıy hakkaten çok sıkıcı bir başlık böyle deyince), ve hatta hatta ebrunun izlandada oluşunu, sedayı 6 yıldır görmediğimi, 36 yaşa yanaştığımı, çocuklarımın okula gittiklerini, hiç, hiç bir şeyi fark edemiyorum. bu yüzden de acı çekmiyorum, deli gibi sevinmiyorum, pek şaşırmıyorum, üzülmüyorum. yani bildiğiniz ottan bir parmak halliceyim. tek yaptığım günlük hayatı yaşamak, e pek de rahatsız değilim. ya 30lar 40lar çok çabuk geçiyor teranesindeyim ya da iyiden iyiye mallaştım. bilemiyorum...

istanbul seyahatimiz pis pis yağan yağmura, trafiğe, zamansızlığa rağmen hoştu. selma teyzelerde kaldık, evleri ufak ama acayip modern. seçil de annesi de tahminimden daha çabuk adapte olmuşlar, ya da aynen benim gibi şaşkınlar. istanbul trafiği yüzünden kuzenimin nikahına geç kaldık, vardığımızda takı sırası vardı. biz yine iyiyiz, annemler geldiğinde gelin ve damat tüm görkemleriyle ortadan kaybolmuşlardı. biz böyle geç kalan kuzenler, kardeşim, annem filan nikah salonunda bir başımıza şaşkın şaşkın durup bir sonraki gelin ve damada neler takılıyor dikizleyekaldık. nikah sonrası gidilen restoranda aslında soner arıca sahne alıyormuş; kafamdaki istanbulu soner bey kadar iyi ifade eden bir şarkıcı daha yoktur herhalde (bir de fedon, ve yılanlı dans yapan kişi, adını unuttum). nikah yemeğinden aklımda kalanlar: yarı alman kuzenimin güzelliği, 14 yaşındaki kuzenimin hayatının ilk içkisi ile nidalar ata ata sarhoş olması, tanımlayamadığım bir oyun havasında kalkıp yine tanımlayamadığım bir dans sergilemem, kaya ve serdarın sarhoş dansları, serdarın 2,5 yaşındaki oğlunun ayakkabı-çorabı çıkarıp çıplak ayak masa altlarında kedicilik oynaması, çağla ve sedanın nedimelikleri, sinan ve sedanın sevimli dansı, ve o kadar.

komşularımızla tanıştım sonra (konu değişti bacım, şaşırma), istanbuldan döndüğümüz gün yani. 6 dairesine bakmadan kendine apartman diyen binanın toplantısına katılmak üzere üst katımıza gittiğimde beni yaşlıca bir teyze, sıcak bir salon ve börek, tatlı, çay üçlüsü karşıladı. toplantı niyetine birşey konuşulmadı, geçen toplantıda alınan kararlar yerine getirilmediği için tüm istekler aynı kaldı. ama kafaya takan da olmadı. zaten 5 kadındık, beyler evde spor gecesi/akşamı/maratonu/aşkı adı her neyse onu izliyorlardı. komşularım: almancı dul bir teyze (matrak biri), bankacı bir hanım kız (çok gençti, şirindi), tiyatrocu bir hanım (boyu kadar kızı varmış, şaşırdım), bir de yine dul bir hanım teyze (torunlarından bahsetti). hepsi de gayet hoş insanlar gibi göründü. yazın arka bahçede toplanırlarmış arada, ama o zamanlar bizim daire boşmuş. körün (kör müydü o şahıs yoksam aç mıydı) arayıp da bulamadığı, güzel olur böyle 5 çayı filan yapmak yaz akşamlarında.

neyse neyse, saat 2.5 baylar bayanlar. size doyum olmaz amma yastığım sesleniyor içeriden...

3 yorum:

Nazlila dedi ki...

Bir yerlerde hala eski türk filmleri tadinda hayatlar yasaniyor demek ki.. :))

gülru dedi ki...

hımmmmmm, yani o bahçeyi sana tek başına yar etmeyecekler demek mi oluyor bu şimdi??
olsun, böylesi de çok güzell:))

Benim Güzel Yolculuğum dedi ki...

Umarım yeni evinizde çok güzel anılarınız olur. Evde hissedilir düzeyde güzel bir enerji var. Hepberaber tadını çıkaralım:)