10 Ekim 2010 Pazar

BAŞLIK BAŞLIK BAŞLIK

Çok zorlu ve yorucu bir ütü faslını daha bitirdim, geçmişler olsun bana. Artık yeter dediğimde, ardımda kırış kırış suratlarıyla bana bakan bir sele daha çamaşır vardı. Bazılarının artık düzleşebileceğine inanmıyorum, neredeyse iki senedir aynı selenin aynı dibinde bekliyorlar çünkü. Bu eve taşınırken o seleden çıkıp poşete kondular, sonra yine kürkçü dükkanı... Demek ki ihtiyacı yokmuş salağın, atıverse ya, dediğinizi duyar gibiyim, ama duymamazlığa geliyorum bu seferlik. Ütüleyeceğim ben onları bigün, valla bak...

Hergün gazete alıyorum evime. Haberleri merak ettiğimden değil, neyini merak edeceğim. Zaten gazetem de anlıyor bu halimi, haber maber hak getire, anca İngilterede yapılan araştırmalar, domatesin, hıyarın önce sağlığa iyi gelmesi, sonra hormon yüzünden sağlığı bozması, ama sonra da iki tane yenirse bişi olmaması, ama yok çayla yenirse bi b.ka yaramaması. insanın zaten karışık kafası iyice karışıyor. gazetelere, bilim adamlarına, doktorlara kalsa hiç bişi yememeli, çok acıkırsak korkumuzu ekmek arası yiyip doyalım gitsin.

Ne diyordum, ha, gazete alıyorum,çünkü kahvaltı gazetesiz birşeye benzemiyor. İkinci ve üçüncü sayfaları okuyorum önce. Birinci sayfaya gözüm dahi kaymıyor. İkinci sayfada magazin haberleri oluyor; A kişisi konser vermiş, B dizisi primetimeda süper uçmuş, C kişisi evleniyor ve hemen akabinde boşanıyormuş falan filan. Şu sıralar, ki gazetede benimle aynı sayfaları okuyanlardansanız bilirsiniz, Seren Serengil ve eks kocasının şahane atışmaları favorim. Seren ablam boşanırken sadece adliyeye gidip dilekçe vermenin şanına yakışmayacağını düşünüp kocası hakkında konuştu da konuştu, dedi de dedi. Kocası da önce sustu sustu, sonra öyle bir konuştu ki, okuyunca ağzımdaki maydanoz gazete sayfasına düşüverdi. Benim için dünyanın en gereksiz iki insanının atışması, işte anca kahvaltıma meze oluyordu. Bir gözden giriyor, öbüründen çıkıyordu. Fakat sonra, bu eks abimiz konuşunca yani, ay bir başladılar adama yüklenmeye. Aman çok ayıpmış da, bir erkeğin ayrılığın ardından konuşması hiç yakışık almazmış da, boşansa da eski karısı hakkında bıdı bıdı etmemeliymiş de, erkekliğe sığar mıymış da... Ay ben bir şaşır bir şaşır bu yorumlara. Dedikodunun, arkadan konuşmanın (ki arkadan konuşma denir mi ki buna) cinsiyeti de mi oluyormuş? Kadın konuşunca ay ne çekmiş kızcağız, erkek konuşunca, ulan çektirdiği yetmiyo bi de konuşuyor mu oluyormuş? Ne ayıp. Bir kere artık kadınlar da kadın gibi değil, erkekler de erkek gibi değil. Ayıplanacak şey varsa, o da iyi kötü bir evlilik yaşamış ünlü insanların adaplarıyla boşanamayıp herşeyi yüzlerine gözlerine bulaştırmalarıdır. İster ilgi çekmek için olsun ister içini dökmek için, ünlüysen ününü bileceksin arkadaş. Hadi sen bilemedin, ki bilene de rastlamadım, kadın erkek eşittir, eşit iş eşit aş diyenler, konu edepli olmaya gelince neden erkeğe yüklenirler anlamıyorum. Kadın evliliğinde çektiklerini neredeyse saniye saniye anlatacak, yaptıkları yüzünden tüm ülke adama utanmaz diyecek, adam da kendini savunmadan etmeden şişip kalacak. Eşitlik bunun neresinde ben anlayamadım. Ben de bunu değerli blog sayfamda uzuun bir paragraf halinde yazacağım bu arada. Konuyu ünlülerden açtım, ama asıl demek istediğim, kadınla erkeğin eşit olduğuna inanan bir çok kişi de buna benzer hıyarlıklar yapıyor. Buna da centilmenlik adında yumuşak bir sıfat bularak hem de.

Şahsen ben kadınla erkeğin hiç bir surette eşit olduklarına inanmıyorum. Toplumdaki rolleri de, fiziksel güçleri de, beyinleri de farklı. Kiminde kadın üstün, kiminde erkek. Ben, Kayanın üstün olduğum konuları bana bırakmasını seviyorum, doğru olan bu çünkü. Benim anlamadıklarımı da Kaya yapıyor. Yani arabayı ben kullanıyorum, tamiri, satışı Kayayı ilgilendiriyor. Nasıl da ufak bir örnek oldu, yerim...

Ama iş fitneye, kötü niyete gelince, herkes eşit. Çünkü bunların öznesi kadın ya da erkek değil, kötülük.

Şimdi... Beni dinlediğiniz için teşekkür eder, içeride çekirdek çitleyen kocamın yanına sıvış için izninizi isterim.

(hep aynı şey oluyor, hararetle başlıyorum yazıya, sonlara doğru afakanlar basıyor vee.. Özlem kaçıyor - ıyy iğrendim kendimden bi an-).

Hiç yorum yok: