31 Mart 2008 Pazartesi


- Yemek yedin mi?

- Yok nerde, yiyecek halim mi kaldı.

- O zaman tansiyonun düşebilir

- Nasıl yani?

- Bayılabilirsin yani

- Ne yapacaksın sen bana? (Yaşasın bayılacaksın dedi!)

- Yok bildiğin iğnelerden, uyuşacaksın, aç ağzını şimdi

- Ya bi dakika...


Lönk... Yine aynı şey, bu adamın insafı yok. Oysa ki hanımların her bir şey için hazırlık süresine ihtiyaç duyduklarını bilmesi lazım. Ama son bir hamle ile içimden geçeni pırtlatıverdim:


- Çok acımasızsın!!!


Aman çok etkili oldu sormayın, bana mısın demedi Sami, dün ben çocuklara nasıl hade hade hade dediysem o da bana aynını yaptı ve kocaman (3 cm) iğneyi yapıverdi diş etime etime...


Çok kötü bakmışım dişlerime arkadaşlar. Sami 1 saat boyunca eziyet çektirmekle yetinmedi, bi de seni babana söyliyceeem tarzında azarladı beni çürümekten bitap düşmüş dişlerim yüzünden. Büüü, sabah öğle akşam diş fırçalamak eski modaymış meğer, diş ipin ve gargaran olmadan adam yerine koymuyorlarmış seni bu devirde. Diş ipi niyetine dikiş ipi kullanan ve gargarayı bir film adı sananlarınsa işte böyle al sana al sana dişçi koltuğunda canı çıkarmış...


Neyse ki bu sefer olayda kan-pamuk-salya üçlüsü yoktu, dişçi çıkışında rahatça yürüyebildim sokaklarda. Gerçi sol yanım hala uyuşuktu, güldüm olmadı, konuştum olmadı, hele ki pipetle su içmeyi bi deneyin, pipet ağız yerine burun deliklerine kaçmazsa neyim. Olsun, acım dindi ya, değil burnum, gözlerimden fışkırtırım ben o suyu (ayy öyle bir adam vardı di mi? sütü fışkırtıyordu gözlerinden. offf).


Haaa bir de nihayet Ebrucana postayı atabildim. Nihayet diyorum çünkü doğumgününde eline ulaşması gereken paketi doğumgününden 15 gün sonra ancak gönderebildim. Ne var bunun içinde böyle, dedi postacı ayakkabı kutusundan bozma paketime bakarak. Eee, cd, çocuk ayakkabısı, oyun... Tamam tamam anlaşıldı dedi. Ya ama daha yeni açılmıştım kardeş ne bozuyorsun. Zaten aldığım beyaz kaplama kağıdı yetmedi, kutunun orasından burasından yazılar çıkıyor...


Bundan böyle bugün kendim için ne yaptım köşesi yazacağım. Çocuklar için de ayrıca bir köşe yapabilirim, büyüdüklerinde gözlerine sokmak için. Ama düşününce, mesela arkadaşlarım için ne yaptım köşesi oluşturmak kendini beğenmişliğin daniskası gibi geldi. Ama benim adıma yazmak isteyenler olursa tutmam inanınız onları:)


Bugün kendim için adının kokteyl olduğunu öğrendiğim bir kavurga çeşidi aldım. Hani uzun olanlardan. Aslında bunu çocuklar için yapmam gerekirdi ama çoğunu ben yedim. Ayrıca yine kendim için şekerli susamlı fıstık aldım, Allahım muhteşem bir tat.


Bugün çocuklarım için ise dergi okuma saati ayarladım. Biraz öncesine kadar çeşit çeşit dergi okudum. Hem bununla kalmayıp leziz mi leziz pırasa, şehriye pilavı ve çorba yaptım. Pırasamı zorla yediler gerçi ama bu çocuklar da iyilikten anlamıyor canım!


Dünya için galiba pek bişey yapamadım. Yaptıysam da isteyerek olmamıştır, özür dilemem:)






1 yorum:

Nazlila dedi ki...

Gecmis olsun sekerim :))