13 Ekim 2008 Pazartesi

ANNAMADIM GİTTİ

Bazı şeyler var ki bu dünyada, imkan yok anlayamıyorum. Çoğunlukça kabul ediliyorlar: tamam, fazla düşünmeden gayet de kabul edilebilirler: ona da tamam, ama ileride Alzheimer neyin olmayayım diye şu kafamı ara sıra çalıştırdığımda, aslında doğru bildiğim bir çok şeyin beynime dikte edildiği hissine kapılıyorum (ntv yayınlarının kitap reklamı gibi oldu galiba).

Mesela estetik operasyon olayı. Şu güne kadar sorduğum bin bir kadın, estetik operasyona karşı olduğunu söyledi. Kaşlarını aldıran, saçlarını boyatan, makyajın alasını yapan, tırnaklarına kırmızı pembe mavi oje süren kendileri değilmiş gibi. Tüm bunlar operasyon kısmı hariç estetiğe girmiyormuş gibi. Olay kendini değiştirmek, yüz ifadeni, bakışını farklılaştırmaksa, al sana: kaş aldırmak kadar insanın yüz ifadesini değiştiren başka masum, kansız bir operasyon var mıdır? Kaşlar insanı gençleştirir, yaşlandırır, şaşı yapar ya da hizaya sokar. Hem maalesef alınan kaşlar iade edilemiyor, beğenmezsen eski haline dönmek yok. Olsaydı sıraya ilk ben girerdim... Saç boyama ise ayrı mevzu, bence saçın boyandıktan sonraki yapaylığının, estetik operasyondaki yapaylıktan bir farkı yok. Hem operasyonun bir süre sonra dibi de gelmiyor, ama o yarı mesele.

Kendi adıma, sadece korktuğum için estetik operasyon yaptıramayacağımı belirtmek isterim. Amaç güzelleşmek veya genç görünmekse, bu yoldaki tüm çareler mübahtır demek istiyorum. Bunun bir sınırı olmamalı demek istiyorum. Yaptıklarımızın bir adım ötesini yapabilenler sadece takdir edilmelidir demek istiyorum. Yoksa hepimiz aynı yolda ilerliyoruz, yok fazla bir farkımız (demek istiyorum:)).

Kafamın almadığı başka bir konu da, insanın bedenini satarak para kazanmasının neden bu kadar aşağılandığı. Her birimiz bir şekilde para kazanıyoruz, kimimiz fikirlerini satarak, kimimiz farklı bir şekilde bedenimizi satarak. Kendimi düşünüyorum, çeviri yaparken hem zamanımdan, hem gözlerimden, hem beynimden bir çok şey gidiyor, yerine gelmemek üzere. Bunun karşılığında da para kazanıyorum. Bir garson, ellerini, ayaklarını, dikkatini satıyor buna göre, bir avukat da fikirlerini, öğrendiklerini. Bence fahişeliğin bu kadar aşağılanmasında, bedenini satanların da kendilerini hor görmeleri bir etken. Biri de çıkıp dese, evet ben de bir şeylerimi satarak para kazanıyorum, her biriniz gibi, bunda abartılacak bir yan da göremiyorum diye, belki verecek fazla bir cevap bulamayız. İşin ahlaki yanı da ayrı salaklık, düşündüklerinden tamamen farklı şeyleri savunan avukatlar da ahlaksızlık yapmakta, ama kimse onları fahişelerle aynı kulvarda görmüyor.

Diyeceğim, bir şeylere inanırken neden inandığımızı iyi bilmek gerek, körü körüne bağlanılan inançlar (dinsel inançlar da dahil), bir insanın kendi hayatına pamuk ipliği ile bağlanmasına neden olabilir. İplerimiz örümcek ağı kadar sağlam olmalı ki, kolay kolay kopmasın.

1 yorum:

Nazlila dedi ki...

Ben aslinda genel olarak insanlarin baslarina hic gelmeyecegini düsünerek karsilarindakilerin zaaflarini asagilamasina hic dayanamiyorum. Bununla ilgili kafamdakileri bir gün sana geldigimde detaylica konusuruz.. :))