6 Mayıs 2009 Çarşamba

HÜZÜN

eski fotoğraflarıma baktım bugün. kendi kendime müzikli bir slideshow yapmak için. hani şöyle hüzün veren cinsten... ne slide ne de show yapacak bir site bulabildim. üstelik elimde hüzünlü bir foto bile yokmuş, bunu fark ettim. benim, fotoğraflarım arasında en ama en çok içimin gittiği, yıllar önce mudanyada sırtlarında çektiğim, siyah beyaz, uzakta denizin ve hemen önümde bir plaj sandalyesinin göründüğü bir fotoğraf vardır. merak eden olursa flickrın en eski sayfasında öylece durur. bilmem ki belki o zamanlar pek bir melankoliktim, ya da o güne ait olan bir histi kim bilir. ama fotoğrafı çekerken de, aynen şimdi bakarken olduğu gibi, acayip bir yalnızlık hissetmiştim. dünyadan el etek çekmiş, umduğunu bulamamış, huzura sadece o manzarayla kavuşan birini düşünmüştüm. oysa o şezlong kılıklı sandalye, zeytinliğinde iş görürken yorulursa otursun diye arsa sahibi tarafından konulmuştu oraya. kime ne, ben kafamda senaryoyu çoktan hazırlamıştım...



neyse ki bilgisayara kaydetmişim...



bir tane daha var aslında. fotoğraf yani. önde net merdivenler ve arkada flu bir çocuk. bana hüzün ve yalnızlığı hatırlatıyor. hangisini daha çok bilmiyorum. hangisini daha çok seviyorum, onu da bilmiyorum. ikisi de gerekli, hayatının tamamına yaymamak şartıyla. demek ki ben bir dönem yaymışım. bunu fotoğraflara yansıtmam, ya da yansıttığımı sanmam ne hoş.




bunu da...

son bir kaç yıldır çektiklerime (fotoğraf tabi) bakılırsa, bu hayat obladi oblada kıvamında geçiyor benim için. gerçekte öyle mi? görünürde dertsiz, hatta çoğu zaman neşeli. çok şükür. ama hüzün veya yalnızlık duymak için derde, üzüntüye gerek yok ki. içinde hüzün potansiyeli ile doğarsın, ister fotoğrafa ister de yazıya dökersin içindekini, fakat gün gelir bir bakarsın ki hüzünlenmeye vaktin yok. en azından bende öyle.

en güzeli de ne biliyor musunuz? üzüntüyü, derdi, neşeyi herkesle paylaşabilirsin, ama içindeki hüznü kimse anlamaz. anlatmak da istemezsin. tamamen sana özeldir.

çok uzun süredir yazmıyorum, ayıp bana. ama duygularımı, yaptıklarımı paylaşacak havada değildim. daha çok dinleme, yorumlama isteğim vardı. üstelik sadece çocuklar-okul-ev üçgeninde geçen yaşamımın bana bile bazen fenalıklar geçirdiğini biliyorum. kim bilir sizlere ne geçirtir.

1 yorum:

Pinar dedi ki...

evet hüzün ...sadece kendimize ait ..anlamlı anlamsız nedenli nedensiz..ama istensede anlatılamaz.sadece yaşanır...güzeldir özeldir ama..acı degildir asla...hatta cok cok anlamlıdır.cok sey katar yüreğe...:)))))))))