26 Ekim 2009 Pazartesi



Aslında şimdi bu çok uzun bir konu. Öyle gecenin bir yarısı yazmak için uygun değil. Ama yazmazsam anında unutacağım sanırım...

Bodoslama dalayım en iyisi, çünkü konuya geçmişle başlayamayacak denli yorgun kafam. Ben artık neyi sevip neyi sevmediğimin çok çok farkındayım. Eskiden kesinlikle değildim. Birşeyleri sevmem gerektiğini sanırdım, öğrenmem, takip etmem gerektiğini. Şimdi öyle değil, çoğunluk öyle diyor diye doğru kabul ettiğim bir çok konuda kendime ait fikirlere sarılmaya başladım. Diyelim...

Mesela tiyatro, sinema, müzik, hadi bütün sanat kolları diyelim.. Kafamda hedeflediğim insanın, yani kültürlü, okumuş etmiş, iki çift laf edilecek insanın bunları iyi bilmesi, sevmesi, olmadı bunlara ilgi duyması gerektiği belletilmiş. Yıllarca, tiyatroya gitmediğim için vicdan azabı çektim, müzik bilgimi geliştirmediğim için üzüldüm. Şimdi şimdi anlıyorum ki, insan sadece içtenlikle sevdiği konulara yönelebiliyor. Ve benim içimden müziğe de, tiyatro veya sinemaya da sevgi duymak gelmiyor. Mevcut halim bana yetiyor.

Veya çocuk yetiştirme olsun konumuz. Ki insanlar en büyük zorlamayı bence burada yaşıyor. Çocuğa yeterli ilgiyi göstermenin, her saniye poposu dibinde olmak, olmuyorsa birlikte olunduğunda o meşhur ve mide bulandırıcı tabirle "kaliteli zaman" geçirmek olduğunu, çocuğu kendi başına bırakmamak, bağırmamak, dövmemek olduğunu sanıyorlar. Veya kötü bir davranışta bulunduğunda cezalandırmanın, ona küçük yaşta illa ki sorumluluk vermenin, ona karşı sabırlı olmanın mutlak doğru olduğunu düşünüyorlar. Ve bunları başaramayınca illa ki vicdanları sızlıyor. Oysa ki kardeş kardeşe, insan insana benzemiyor. Uzun yıllar bunun yükünü taşımış biri olarak artık sadece kendin olmanın çocuk için en doğrusu olduğunu düşünüyorum. Ne kasacaksın, tutacaksın kendini, sabır küpü değil ki herkes...

Çok basit ama, yediğimiz, yemediğiz gıdalar konusunda bile, neredeyse bilime meydan okuyacak denli zıt düşüyorum bazen çoğunlukla. Sağlıklı şeyler yemeye özen gösteriyorum, çünkü bunu seviyorum. Ama bunların yanında alınan sağlıksız gıdaları da akladım kafamda. Onların da bir varolma nedenleri olmalı, ya da insanın da hayattan zevk alma sebebi olmalı di mi?

Konum dağılmak üzere, toplayıp kaçayım. Kısacası, etraftan gelen şunu ol, bunu yap diktelerinden sıkılıyorum artık. Ben sadece ben olmak istiyorum. Ve bu konuyu bu kadar geç fark ettiğim için de bazen kırıcı olabiliyorum (ya da olacağım, henüz olmadım). Ben bilgili, kültürlü, hatasız, mükemmeli arayan biri olamayacağım, bunu anladım. Sadece insan olmaktan da hiç gocunmuyorum.

2 yorum:

Nazlila dedi ki...

Bu aralar ben de kendime, icime yönelmis durumdayim, yüzlesiyorum, hesaplasiyorum ve sonunda mutlu oluyorum cünkü eksiklerimle (kime göre tabii..) ve fazlaliklarimla kendimi cok seviyorum.. Ben buyum! Kimsenin yargisina ihtiyacim yok.. Böyle iste.. Yani insanim, insaniz..

gülru dedi ki...

süpersin gülüüümmmm
yürüüüüüüü
kim tutar seniiii.
kültür bence de kitapla-müzikle- tiyatroyla olmazz insanın kendinde olurrrrr...