24 Eylül 2010 Cuma

Bin tane yapacak işim var benim. Bini bir para. Ama yapmam, yapmaaam. Çünkü ikinci kış biramın yarısındayım. Kafam harika. Sabahtan beri bir kadının blogunu okuyorum. Allahım! Ne kadar da gerçek bir blog. Hayatındaki herşeyi ne kadar da içten yazmış.

Sonbahar geliyormuş, kış kapıdaymış banane! Yazı da, kışı da ayrı seviyorum. Hepsi aynı benim için. Bir nevi... Çocuklarım televizyon başında, okuldan geldiklerinden beri. Yarın yapacaklar ödevlerini, banyolarını, görevlerini. Bugün benim. İçeceğim bugün. Birazdan Kaya gelecek ve ben çıkacağım. Gülru ile buluşmaya.

Sağlıklı olalım, huzurlu olalım, paralı olalım, mutlu olalım. Başka birşey istenir mi hayattan? Annem dedi ki; bir gezegenle bir gezegen yan yana geliyormuş, aman ne fenaymış, dikkat etmeliymişiz çünkü oğlaklar çok etkilenecekmiş. Annem ve her sene değişen dikkat uyarıları... Bugün biraz erken uyanıp ekmek almaya giderken annemi aradım. Erkenciyim bugün, hem de spor yaptım dedim. Yaaa, kimin sayesinde bil bakalım dedi. Dün dolunaymış, hepimiz için güzel dilekler yazmış pembe bir kağıda. Benim için de, harika bir ev hanımı, mükemmel bir anne, çok başarılı bir işkadını demiş. Dilek babında...

Komşum geldi demin. Kabak çiçeği kızartması verdi. Şimdi kocamı bekliyorum.

Bugün çocukları bırakınca azıcık gezindim Tunalıda. Ankara ne tuhaf bir şehir. Minicik aslında. Her biri tarafını gezeyim desen bir hafta sürer en fazla. Ama mümkün değil ayrılmam. Soranlara yarım ağız, Adanadan, İstanbuldan bahsediyorum. Ama 18 yıldır Ankaradayım diyorum. Yani Anakaralıyım aslında. Sevgili Melih G., sen bile beceremedin ya, kimse beceremez Ankaradan nefret etmemi...

Ne diyordum, midem bulandı... Eve gelip yemek yaptım güzel güzel. Nohut. Etsiz. Balkondaki bitkileri içeri taşıdım sonra. Çünkü dün temizliğe gelen Sevim üşümüş bu çiçekler demişti. Salonuma baktım yeniden. Bu evi seviyorum ben. Yazını da kışını da.

İki gündür yürüyorum. Evelsi gün kendimi tutamadım ve 365'e yürüdüm. Ne zormuş yürümek aslında. Ne de basit bir spormuş meğer.

Yukarıdaki paragraftan sonra yaklaşık bi on dakika daha yazdım. Sonra Güllü aradı, ve Kaya geldi aynı anda. Ben de blogu bitirem de gidem dedim. Fekat blog gitti ben bittim. Erör verdi erör. Ben bunu yayınlamam dedi. Israr yok dedi. Cevap bile vermeden ayakaplarımı giyip çıktım. Çok geyik, çok salakça, nedensiz bir geceydi.. Güllü ile ikimiz olsak süper şahane olurdu üstelik.

Neyse, ben kaçanzi. Pekii siz beni kovalanzi?? Ha?

1 yorum:

gülru dedi ki...

aman da kafası güzel arkadaşııımmmm:)
peki şimdi bu blogu taslaklarda mı buldun bi daha mı yazdın bakiim??
sevsinler senin ankara sevdanıııııııııı....