26 Ekim 2009 Pazartesi

OKUL DURUMLARI

Duydunuz herhalde, okullar 1 hafta tatil Ankara merkezde. Dün bu haberi aldığımda, 29 Ekim'de sınıf panosunda sergilenmek üzere bişi hazırlıyordum arkadaşın evinde. Bişi dediğim de, böyle Kaya'dan uzun,benden haydi haydi uzun, ve fakat Mehmet Okurdan az biraz kısa (aman işte 2 metre) bir Türkiye haritası üzerine, krapon/grafon/ve hatta gramofon denilebilen kağıtlardan Türk Bayrağı yaratma. Dünyanın en, en saçma işlerinden biri anlayacağınız. Yine de bu "gaz" denilen olayın nelere kadir olduğunu görmek açısından önemli: Demetin ısrarla gramofon dediği, elimizle böyle ova ova buruşturduğumuz ve benim sümüklü peçeteye, Demetlerinse gonca güle benzettiğimiz kağıtlar torbada birikince, bakalım haritada nası duruyor dedik ve kağıt toplarını şöyle gelişi güzel haritaya serptik. Aman Yareppim, ağzımız açık kaldı, böyle birbirimize, sanki Windows'un yeni işletim sistemini bulup denemiş gibi övünçle baktık, sonra geldi o unutulmaz konuşma: müdür bunu çok beğenecek bence, okulun duvarına kalıcı olarak asar valla, ya di mi şimdi herkes soracak bu şaheseri kim yaptı diye, okula götürürken üstünü kapamayalım, tam da zil saatinde götürelim ki herkes görsün, kızım kenarına adımızı yazalım, ay Demeet harbi güzel oldu laan. Sonra gülüşmeler, kimse bizi anlamıyorlar, biz böyle değildikler...

EV DURUMLARI

Ev arama hızım azalsa da her gün düzenli olarak netten bakıyorum ilanlara. Artık sadece Aşağı Ayrancı evlerinde gözüm. Zaten bilinen bir gerçek, mahallemi seviyorum. Ama mahalle hala beni seviyor mu bilemiyorum. Sanırım çocuklara ders çalıştırırken çok bağırıyorum, geçen gün üst komşu ile yolda karşılaştık, pek manidar baktı bana, yoruluyorsun sen de, işin zor tabi dedi. Apartmandaki gürültü çıkaran komşu istihkakını da (istihkak kelimesi buaray uymadı ama dilimin ucu beni sinir etti, bulamadım doğru kelimeyi) böylece (lazımmış gibi) dolduruyoruz.

ZAMAN DURUMLARI

Zamanımı iyi kullanamıyorum. Misal şimdi tam da örgü videoları izleme veya daha da iyisi örgü örme zamanı. Ya da ütü yapma, veya yemek işini halletme. Ama ben son bir haftadır, olur olmaz insanların olur olmaz bloglarından benim olmayan hayatları izliyorum. Bir kadın var mesela, Ankaralı, çevirmen, iki çocuklu, fotoğrafa meraklı, aynen benim gibi 92'de Ankaraya gelmiş, vs vs, yani benim bir gömlek daha üstüm, yine de yaşıtım, buralara yakın oturuyor falan filan. Tuttum, 2 yıldır yazdığı her bir naneyi iki gecede okudum. Maşallah, anlatacak milyon konusu varmış, her ay 35-40 arası girdisi de vardı. Bitirince de salak dedim kendime, kadının hayatını öğreneceğim diye kendi hayatını ıskalıyorsun.

ÇEVİRİ DURUMLARI

Geçen 3 haftamın çoğu çeviri yaparak geçmişti. Bir haftadır serbestim. Bu çeviri olayının en sevdiğim tarafı bitiş cümlesi... Öyle bir rahatlama geliyor ki bana, öyle bir gurur, sevinç. Bu kadar..


İşte böyle, şimdi kapatıyorum, aklıma birşey geldi, onu deneyeceğim.

6 yorum:

gülru dedi ki...

şimdi nolcek o gramofon kaatlari özleeemmmm??
kutlama yapılcakmı bilaharee??

Sardunya dedi ki...

Benim gözlerim yandı seni okumaktan ama pişman mıyım? Değilim:) Mutlu edecek kadar gerçek bir blog okumayalı çok ciddi zaman geçmiş yahu.

neptuneptun dedi ki...

eh bak şimdi Sardunya, utancımdan kırmızı kesildim (şaka değil)... çok da şaşırdım, ben o kadar uzun süredir kendi kendime yazıyorum ki burayı, basılmışım gibi hissettim:)

teşekkür ederim, çok mutlu oldum, gerçekten.

sardunya dedi ki...

Kimseye söylemeyeceğim ki:( Merak etme. Ben de artık yazmıyorum zaten:) bugün öğlen kağıt kalem alacam. Deftere yazacağım çok canım isterse ama sanmıyorum isteyeceğini de:)

O kadar gerçek ki bu yazdıkların. Hissetiklerin, yaşadıkların. Tek çocuk hiç çocuk'u ispatlıyor biiir ki bubenim en sevdiğim ve herkese havalı havalı söylediğim bir laftır:) Çeviri konusunda tüm yazdıklarına katıldığımı farkettim okurken bu ikiii. Mesela son cümleyi yazıp kontrol edip send'e bastıktan sonra benden mutlusu olmaz:) Gerçi 95-2009 arası freelance çalıştım. Şimdi kurumsalım:) 657 oldum. Apayrı bir gezegen gibi.

İyi ki yazmak istemiyorum dedim:) Meğer ortalığa değil sana mı yazasım varmış ne. Bir de bugün okudum da o yankı yöntemini ben hiç uygulayamıyorum. Yankı yapamıyorum bile:) O kadar alışmışım ki çeviriye belki en fazla ingilizce falan söylerim de çocuk karşımda carlarken aynı cümleyi farklı kelimelerle söylemeyi yemiyor gözüm:)

Valla basmak istemiştim. Sessizce şeyederim olmazsa.

neptuneptun dedi ki...

aşkolsun basmak ne demek, dilim sürçmüş, onurlandırdın demek istemiştim:) yazmayı bıraktın mı gerçekten? oysa ki çaktırmadan hergün okuyordum seni... hem söylemeyi unuttum, iki gün boyunca yazdığın tüm girdileri okumaktan hiç de pişmanlık duymadım, aksine sayfanı sık kullanılanlara ekledim hemen. sadece, işte o dönem o kadar çok sayfaya girip çıktım ki, günlük hayatımı es geçmiştim biraz. bu da hiç hoşuma gitmemişti.

neyse, başkalarına yazmayı istememek bence kötü birşey değil, demek ki şimdilik kendine döneceksin. daha doğrusu, başkasının okuyacağı şekilde yazmak dertleşmek gibi galiba, ki dertleşme ruh halini hiç sevmem kendimde, içe dönmeyi tercih ederim. yani diyeceğim, seni sık kullanılanlardan asla silmem ama daha iyi bir durumda olduğunu düşününce sevinirim...

sevgiler

Sardunya dedi ki...

ben yazarım sana burdan ya da olmadık zamanda mail falan atarım:)))