17 Ekim 2009 Cumartesi

Sanırım hastalanıyorum. Ayaklarım üşüyor, burnum kapalı, boğazım nazlanıyor. Kuş muş artık hangisini bulduysa, bir grip havasında yani. Eskiden, üniversitedeyken en sevdiğim şey grip olmaktı. Ya da soğuk algınlığı (aradaki farkı bilen varsa konuşsun). Okula itmemek için bundan daha basit ve kallavi bir neden olamazdı zaten benim için. Hem hastasın hem de hastalığın öyle aman aman birşey değil. Çekeceksin yorganım kafana kadar, yanında mendilin, suyun ve ihtiyacın olan her hangi başka bir şeyin, varsa önünde bir televizyon, yoksa açık bir radyo, elinde de bir kitap, hani süs niyetine, çünkü o çok özendiğin hastalık hali 1-2 sayfadan fazla okumana izin vermeyecek. O zamanlar tek eksiğim, hasta Özleme bakacak bir hayırseverin olmamasıydı. Yalnız bir kez, ki bakın bir kez olmuş ama nasıl da yer etmiş aklımda, ben Anıttepedeki, yerin dibinde, farelerle ve küflü duvarlarla (bir de nişanlı bir çift vardı ya, onları farelerden daha az görürdüm sanki) ev arkadaşlığı yaptığım evde çok, çok hastalanmıştım. Sanırım ciğerleri filan üşütmüştüm. Tabi akıl bin beş yüz karış havada olduğu için ben bu durumu "güzeeeel" olarak nitelendirmiş ve demin saydığım yatak yanı malzemelerimi hazır edip yatak istirahatine başlamıştım. Ama hastaydım gerçekten, parmağımı kıpırdatacak halim yoktu. Sonra (ne kadar sonra bilmiyorum, 1 saat, 1 gün, 1 hafta??), Deniz ve Ebru gelmişti bir gün. Hastabakıcılık için. Bana çorba yapmak için. Ebru ile yakınlığımız yoktu, ama geldiğine sevinmiştim, beni önemsediğini düşünmüş ve mutlu olmuştum. Deniz şimdi bile kullandığımız adıyla hasta çorbası yapmıştı bana, bildiğimiz yayla çorbası yani. Bir de palyaço burnu getirmişti yanında, sanırım beni biraz güldürebilmek için. Baya eğlendiğimi hatırlıyorum, ama sadece palyaço burnuna değildi neyse ki. Beni düşünüp geldikleri, bir de üstüne çorba yapıp palyaço kılığında bana içirdikleri için. Hayallerim gerçek olmuştu, hastaydım ve 1-2 saatlik bile olsa iki hasta bakıcım vardı...

Amaaan, geçmiş işte, adı üstünde. Güzel ama geride kalan günler...

Bu da böyle bir anımdı. Neye niyet neye kısmet, bambaşka şeyler yazacaktım oysa ki.
Bir sonraki yazıya kısmetse (ıyy)...

1 yorum:

Pinar dedi ki...

:)))))))))))))